Deniz Kirliliği için Yol Haritası
10.07.2015 tarihli TradeWinds gazetesinde yer alan haberin Türkçe çevirisi aşağıdadır:
Sampskip Multimodal Genel Müdürü Jens Holger Nielsen, en dikkatli düzenleyicilerin bile bazen istenmeyen sonuçlar doğuran kuralları yürürlüğe koyduklarını ifade etmektedir.
Sampskip düşük maliyetli ve sürdürülebilir taşımacılık çözümleri sağlamayı hedeflemekte olup, AB parlamentosu tarafından ileri sürülen ve 1 Ocak'tan beri deniz rotalarımızı açıkça etkileyen, Emisyon Kontrol Alanları'nda (ECAs) deniz yakıtlarındaki kükürt içeriğinin %0,1 ile sınırlandırılması durumunun faydalarını tamamıyla kabul etmektedir. Bu sınırlamalar denizcilik sektörünün artık bir unsuru haline gelmiş olup, ECA'lardaki tüm Kısa Mesafe Deniz Taşımacılığı işletmecilerini etkilemektedir. Gemilerini, düşük kükürt içerikli MGO (Marine Gas Oil) yakıtına geçiren Sampskip adına özel bir ricada bulunmuyorum. Ancak bu kural, AB politika saptayıcılarının olmasını istediklerini bildirdikleri diğer sonuçları nasıl etkileyecektir?
AB rakamlarına göre, memleket içi AB yüklerinin %76'sını kamyonlar taşımakta olup, tüm taşımacılık kaynaklı karbondioksit (CO2) emisyonlarının yaklaşık %94'ünü meydana getirmektedirler. Avrupa Taşımacılık Beyaz Kağıdı (European White Paper on Transportation), 2030 yılına kadar karayollarından 300 km (187 mil) uzak taşınan yükün üçte birini elde etmeyi, 2050'ye kadar bunun %50'ye çıkarılmasını amaçlamaktadır.
Uluslararası Denizcilik Örgütü'nün (IMO) 2014 yılında yayınlanan Sera Gazı Çalışması; deniz taşımacılığındaki artışa rağmen uluslararası denizciliğin, 2007 ile 2012 yılları arasında toplam karbondioksit emisyonu miktarını %10'dan fazla azalttığını ortaya çıkarmıştır.
Diğer çevresel kazanımların aksine denizcilikte CO2 ile ilgili iyi gelişmeleri mevzuat zorlamamıştır. Gerçek şu ki; finansal teşvik tedbirleri çevresel beklentilerle örtüşmüştür.
Yükleyiciler için maliyet en önemlisidir
Deniz taşımacılığı ile çok daha kirletici olan karayolu taşımacılığı Avrupa'da birbirleriyle rekabet halindedirler ve yükleyiciler için en önemli kararın maliyet unsuruna dayandığı görülmektedir. Samskip'de "daha yeşil" taşımacılığın daha etkin bir taşımacılık şekli olduğu iş önerimizin merkezini teşkil etmektedir. Tecrübelerimize göre, çoklu (multimodal) taşımacılıktan sağlanabilen masraftan tasarruflar yükün karayolundan uzaklaştırılmasında ana unsur olmuştur.
Bu bağlamda deniz yakıtı maliyetleri, hiç şüphesiz bu önerinin önemli bölümünü oluşturmakta olup; deniz yakıtları için yeni kükürt kurallarının, bu durumun aleyhine olduğuna dair somut delil bulunmaktadır. Bazı Kısa Mesafeli Denizyolu Taşıma hizmetlerine ECA'lara ait yeni kurallar konulabileceği düşüncesi vardır; özellikle Fransa'da kamyonların karayollarından uzaklaştırılarak emisyonların azaltılması amacıyla, söz konusu taşımacılık hizmetlerinden en az biri AB'nin CO2 emisyon azaltım programı ile büyük ölçüde sübvanse edilmiştir. Aynı zamanda, AB'nin düşük kükürt mevzuatının, bu hizmetin maliyetini önemli ölçüde arttırması dolayısıyla Fransa hükümeti, ülkeden geçen kamyonları kapsayan ve "eko vergi" diye adlandırılan uygulamaya ilişkin planları iptal etmiştir.
Her halükarda düzenleyici kişilerin niyeti; zorunlu kükürt azaltımının kamyonlardan kaynaklanan CO2 emisyonunun önemli derecede artışına neden olması değildir.
Denizcilikte yeni kurallar uygulanmaya başlandığında, bu işten geçimini sağlayanlar "henüz erken, gelişmeleri ileride göreceğiz" dendiğini duyarlar. Ancak bu şartlar altında eminim ki; uzun dönemde deniz yolu ve demiryolu taşımacılığı karayolu taşımacılığından çok daha hızlı bir artış gösterecektir. Bu nedenle, karayolu taşımacılığı da dahil, taşımacılık faaliyetlerini yöneten kurallarda tutarlılık olmasını istemenin haklı olduğuna inanıyorum.
Düşük kükürt kuralları Avrupa'da seçenekleri karayolu taşımacılığına yöneltmiş bulunmaktadır. Tutarlılık sağlamak ve istenmeyen sonuçları engellemek amacıyla CO2 konusunu gemiler bakımından tekrar dengelemek gerekmektedir.
Kaynak: TradeWinds Gazetesi (10.07.2015)