• Anasayfa
  • |
  • İklim Değişimi Belki de Karbondioksit Kaynaklı Değildir

İklim Değişimi Belki de Karbondioksit Kaynaklı Değildir

Stavseth Shipping'in danışmanları ve brokerlerinden olan Erik Stavseth "Güçlü kanıların somut kanıta ihtiyacı vardır ancak zararlı bir gaz olarak tanımlanan karbondioksite (CO2) gelindiğinde söz konusu kanıtların oldukça eksik olduğu görülmektedir" diye belirtmektedir.

TradeWinds'in son sayısında, denizcilik endüstrisinin iklim ve çevre sorunlarını önleme konusunda zamanının daralmakta olduğuna ilişkin iddialar, oldukça saygın iki armatör Fred Olsen ve Jens von Husen tarafından yinelenmiştir. Ana konulardan biri, küresel ısınma felaketine ve deniz seviyesinin belirgin derecede düşüşüne neden olan insan kaynaklı CO2 oluşumudur.

Söz konusu görüşün kaynağı öncelikle Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim Değişimi Paneli (IPCC)'dir. Denizcilik endüstrisi bu kanıyı, üstü kapalı olarak ve eleştirmeden, acilen harekete geçilmesi gereken tartışmasız bir durum gibi kabul etmiştir.

Tüm dünyada hükümetler ve endüstriler; kotaları, karbon vergilerini ve atmosferdeki CO2 emisyonu miktarını azaltmayı hedefleyen birçok diğer önlemi görüşmekle meşguller.

Ancak ya CO2'nin küresel ısınmayla ilgisi olmadığı ortaya çıkarsa?

Eğer CO2'nin küresel ısınmayla ilgisi olmadığı kabul edilmeye başlanırsa, şu andan itibaren 5 yıl sonra tüm denizcilik endüstrisine epey gülünç görünecektir. Sadece karbon tutumu ile ilgili çalışmalar ve gaz temizleyiciler düşünüldüğünde bile, CO2 azaltımına yönelik tekniklere ve araştırmalara ciddi paralar ve zaman harcanmaktadır.

IPCC'nin raporunda, tüm dünyada sorgusuz sualsiz kabul gören, oldukça küçük bir kanıt bulunmaktadır.

Diğer taraftan CO2'nin küresel ısınmayla ilgisi olmadığını gösteren çok sayıda bulgu vardır. Gitgide daha fazla bilim adamı söz konusu gerçekle ilgili şüphe duymaktadır. Her şeyden önce CO2 bitkinin besin kaynağıdır. Eğer atmosferdeki CO2 miktarını yarıya indirirsek karasal bitkileri yok etmiş oluruz. CO2'nin atmosferdeki miktarı yaklaşık 400 ppm (% 0,04)'dir. Bu kadar az bir konsantrasyonun küresel ısınma üzerinde önemli bir etki yaratması mümkün müdür?

Eski Amerika Başkan Yardımcısı Al Gore, 2007 yılında bir belgesel filmle, dünyanın "hokey sopası kıvrımı" kadar sert bir sıcaklık yükselişi yaşayabileceği fikrini ortaya koymuştu. Ancak bu gerçekleşmedi. 1880 yılından beri ortalama küresel sıcaklık yaklaşık 15,5 C'tir. Söz konusu zamandan bu yana artış yaklaşık 0,9 C olmuştur. Gerçek odur ki; son 18 yılda fosil yakıtların kullanımına bağlı olarak CO2 seviyesi istikrarlı bir şekilde artmış olmasına karşın, küresel sıcaklıkta sert bir yükseliş meydana gelmemiştir.

Amerika'nın popüler Hava Durumu Kanalı'nın kurucusu John Coleman, meteoroloji alanındaki     50 yıllık deneyimiyle CO2'nin zararlı bir gaz olarak algılanmasının ne kadar yanlış olduğundan bahsetmektedir. Şimdi Coleman dahil 30.000 bilim adamı, Al Gore'a hilekarlığından dolayı dava açmak amacıyla ortaya atılmışlardır. Al Gore küresel ısınma mitolojisinin oluşturulmasında büyük fayda sağlamış ve "Emisyon Üst Sınırı ve Ticareti" yasasının geçmesinde kilit rol oynamıştır. Belki bu dava binlerce muhalif bilim adamına tekrar bir ses verecektir.

 

İklimler, sıcaklıklar ve deniz seviyeleri her zaman değişiklik göstermiştir. İklim meselesi kompleks konulardan biridir. IPCC bile iklim değişimine etki eden en az 100 faktör olduğunu kabul etmektedir.

CO2 konusu tüm endüstrileri kapsamakta ancak; tarafsız bir kaynak üzerinden, gerekli özen gösterilerek rapor hazırlanması ve CO2'nin gerçekten zararlı olup olmadığının belgelenmesi açısından Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO), Uluslararası Denizcilik Konseyi (ISC) ya da BIMCO gibi örgütlere yer vermek için denizcilik endüstrisinin yeterince cesaretli olmasına izin vermektedir. Eğer Messrs Olsen ya da Von Husen bizim bilmediğimiz bir şey biliyorsa bu kadar güçlü bir şekilde savunduklarının hangi temele dayandığını duymak ilginç olabilir.

 

 

 

Kaynak: TradeWinds Gazetesi (03.04.2015)