• Anasayfa
  • |
  • IMO Paris’ten çıkan mesajı aldı, şimdi harekete geçmesi gerekiyor

IMO Paris’ten çıkan mesajı aldı, şimdi harekete geçmesi gerekiyor

 

Geçtiğimiz günlerde Bileşmiş Milletler (BM) bünyesinde Paris'te gerçekleşen iklim değişikliği konferansı (COP21), katılımcı ülkelerin üzerinde mutabık kaldığı bir anlaşmayla sonuçlandı. Anlaşmanın son metninde deniz taşımacılığına atıf yapılmadığı gibi, karbondioksit (CO2) emisyonuyla ilgili herhangi bir hedef de belirlenmedi.

Anlaşmanın açıklığa kavuşturmadığı bir diğer konuysa, CO2 emisyonuyla ilgili belirlenecek bir gündemde tüm sorumluluğun Uluslararası Denizcilik Örgütü IMO'ya verilip verilmeyeceği oldu.

IMO'nun BM bünyesinde yer alması ve uluslararası deniz ticareti yönetmeliklerindeki karmaşık mevzuları çözmede hatırı sayılır bir deneyimi olması, birçok gemi sahibini IMO'yu desteklemesi için teşvik ediyor.

Duruma iyimser yaklaşanlar, IMO'nun tam sorumlu tayin edilmesi için ideal bir aday olduğunu ve CO2 emisyonlarının sektörün ticari beklentileriyle uyumlu şekilde azaltılması için uzun süreden beri yaptığı çalışmaları devam ettireceğini savunuyor.

Fakat duruma daha eleştirel yaklaşanlar ise acil eylem planına ihtiyaç olduğunu ve IMO'nun yaptığı düzenlemelerin böyle bir planın gereklerine cevap veremediğini iddia ediyor.

Bu durumda, IMO vakit kaybetmeden sorumluluğu üstüne alıp harekete geçmelidir.

Hiç kimse Paris Anlaşması'nda yer verilmediği için deniz ticaretinin önemsenmediğini düşünmemelidir. Aslında, denizcilikle ilgili konuların anlaşmaya alınmamasında Çin ve Hindistan gibi gelişmekte olan ülkelerin katkısı olduğu doğrudur.  Bu ülkeler, tüm dünyada uygulanacak kısıtlamaların gelişmiş ülkeler üzerindeki yükü hafifletirken, kendi önlerine karşılanması zor hedefler olarak geleceğinden ve donanmalarını genişletmeye yönelik planlarını sekteye uğratacağından çekindiler.

COP21'in en başarılı hamlesi, katılımcı ülkelerin nispeten basit ve geniş kapsamlı bir anlaşma imzalaması olacaktı.

Sanayi devriminden bugüne kadar yerkürenin ulaştığı ısınma derecesi göz önüne alındığında, anlaşmaya taraf olan 195 ülke küresel ısınmayı 2°C'nin altında ve mümkün olduğunca 1.5°C seviyelerinde tutmak için karbon emisyonlarını azaltmayı kabul ettiler.

Ayrıca her beş yılda bir emisyon hedeflerini ve elde ettikleri başarı düzeyini gözden geçirecekleri konusunda da anlaşmaya vardılar.

IMO, Paris'ten çıkan mesajı aldığı ve "iklim değişikliğine karşı tedbir almaya hız vereceği" konusunda kendinden emin konuşuyor.

Yeni yılda görevinden ayrılmaya hazırlanan IMO Genel Sekreteri Koji Sekimizu, IMO'nun uluslararası denizcilik sektörüne yasal sınırlamalar getirerek tüm ülkeleri ilgilendiren enerji verimliliği tedbirleri kabul ettiğini ve bu açıdan bir muadili daha olmadığını ifade etti.

Uluslararası Deniz Ticaret Odası ICS, CO2 emisyonlarının yakıt tüketimi üzerinden azaltılması için IMO'nun piyasa temelli (market-based) bir mekanizma geliştirmesi gerektiğini savunuyor. IMO ayrıca gemi sahiplerini ve yapımcılarını verimli yakıt ve deniz araçları kullanmaları için daha fazla teşvik etmelidir.

Paris anlaşmasına ve 1.5 - 2°C hedeflerine karşı ne kadar şüpheci bir tavır alınırsa alınsın, kesin olan bir şey var: Gittikçe daha sıkı karbon denetimleri yapılacak ve sonuç olarak fosil yakıtların fiyatı muazzam derecede artacaktır.

Petrol ve yakıt fiyatları bugünlerde hiç olmadığı kadar düşük olabilir; fakat bunun çok uzun sürmesi beklenmemelidir.

Günümüzde ticaret gemileri neredeyse tamamıyla petrol kullanmaktadır. LNG (sıvılaştırılmış petrol gazı) veya zaman zaman da nükleer sevk edici sistemi kullanan sadece küçük bir kesim vardır. BM'nin geniş ölçekli planlarındaysa, yüzyılın sonuna geldiğimizde tüm fosil yakıtlarını aşamalı olarak bitirmiş olmak yer alıyor. Gemi sahipleri, gündemlerinin en üstüne yakıt verimliliğini taşımalı. Bu, düzenlemeyle ilgili değil, kendilerini korumak içindir.

 

Kaynak: Terry Macalister'in 18 Aralık 2015 tarihli Trade Winds Gazetesi'nde yer alan makalesinden özetlenmiştir.