• Anasayfa
  • |
  • Türkiye’nin alması gereken 10 kritik önlem

Türkiye’nin alması gereken 10 kritik önlem

Paris'te düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi'nde çetin müzakereler sonunda 195 ülke nihayet iklim değişikliği ile mücadelede tarihi önem taşıyan Paris Anlaşması'nı imzaladı.  Peki, Paris Anlaşması dünya ve Türkiye için ne anlama geliyor? Bu süreçte bizi ne bekliyor? Yerkürenin ısınmasını 2 derecenin altında tutmak için neler yapmamız gerekiyor? Paris İklim Zirvesi'ni yakından izleyen ve bu alanda 15 yıldır çalışmalar yürüten Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği Başkanı Prof. Dr. Etem Karakaya, Paris Anlaşması'nın Türkiye'de uygulanması için neler yapılması gerektiğine dair önerilerde bulundu.

 

Prof. Dr. Etem Karakaya, varılan Paris Anlaşması sonrasında dünya ekonomisinde, siyasette, uluslararası ilişkilerde, işletmelerin ve yatırımcıların gelecek planlarında radikal dönüşümler yaşanacağına dikkat çekti.

 

Paris Anlaşması sonrası Türkiye'de başta ilgili bakanlıklar olmak üzere kamu kuruluşları, iş dünyası, akademi ve ilgili sivil toplum kuruluşlarına büyük sorumluluklar düştüğünü açıklayan Prof. Dr. Karakaya sözlerine şöyle devam etti: "Türkiye Paris İklim Zirvesi öncesi iklim değişikliği ile mücadele bağlamında gönüllü olarak, 2030 yılına kadar sera gazı emisyonlarını yüzde 21 daha az artırmayı hedeflediğini belirtmişti. Uluslararası finansman desteği sağlanırsa Türkiye daha fazla emisyon azaltımı sağlayabilir."

 

Prof. Dr. Karakaya'nın Türkiye'nin sera gazı emisyonunu azaltması ve iklime uyum için alması gereken tedbirlere ilişkin şu tavsiyeleri şöyle:

  1. Düşük karbonlu ve iklime dirençli bir kalkınma modeli geliştirilmelidir. İklim değişikliği artık kalkınma planlarında merkezi bir rol almalıdır.
  2. Paris Anlaşması, 2018 yılında tüm tarafların 2050 ve sonrasına yönelik uzun dönemli düşük karbonlu ekonomiye geçiş planlarını gösterecek ulusal katkı beyanlarını hazırlamalarını istiyor, Türkiye'nin gerçekçi planlar hazırlaması gerekiyor.
  3. Türkiye iklim değişikliği olgusunu geleceğe yönelik kalkınma programlarının içinde ana unsur olarak görmelidir. Bu planları hazırlarken, düşük karbonlu ekonomiye geçiş için kendi çabaları ve uluslararası destekle ne kadar emisyon azaltabileceğini detaylı bir şekilde çalışmalıdır.
  4. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nda Daire Başkanlığı düzeyinde faaliyet gösteren iklim değişikliği birimi orta vadede "Genel Müdürlük" seviyesinde yapılandırılmalıdır.
  5. Diğer ilgili bakanlıklarda iklim değişikliği birimi daire başkanlığı seviyesinde yapılandırılmalıdır.
  6. Ulusal ölçekte iklim değişikliği ile mücadeleyi esas alacak bir finans mekanizması oluşturulması gerekiyor. Düşük karbonlu ekonomiye geçiş için gerekli olan finansmanın ne tür kaynaklardan sağlanacağı ve hangi alanlarda kullanılacağı belirlenmelidir.
  7. Temiz ekonomiye geçiş yolunda yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği konularında teşvikler verilmelidir.
  8. Karbon-yoğun faaliyet gösteren işletmeler için "karbonu fiyatlayarak" önleyici enstrümanlar geliştirilmelidir.
  9. Sürdürülebilirlik moda bir kavram olmaktan ziyade, kurumlar tarafından içselleştirilmelidir. Aksi takdirde, ilgili işletmeler çağın gerisinde kalabilir, uluslararası ticarette ciddi engellemelerle karşılaşabilirler. Kömüre dayalı yeni yatırımlar konusu, kamu ve özel sektör için artık ciddi 'yatırım riski' kapsamındadır. Orta vadede finansman bulma ve ilgili ürünleri pazarlama konusunda ciddi sorunlar yaşanabileceği bilinmelidir.
  10. Halkı bilinçlendirecek çalışmalar yapılmalı ve karbon emisyonlarının azaltılmasının Türkiye'nin ve dünyanın geleceği açısından önemine dikkat çekilmelidir.

     

    Kaynak: Dünya Gazetesi (22.12.2015)